31 Ocak 2011 Pazartesi

Haftasonu neler yaptık?

Cumartesi kuzum anneannesine gitti. Normalde bir hafta anneanne, bir hafta da babaanneye yolluyordum. Ama kayınvalidemler hala cenazenin yorgunluğunu atamadılar.

Karne hediyesi olarak anneannesi Ece yi yine alışmeekezine (Ece öyle diyor) götürmüş. Hamburger ısmarlamış ama benim miniğim pek sevmemiş. Hoş ben de sevmem zaten. Patatesi mayoneze batırıp yemiş (aynı annesi :) )
Yine bir uçan balon almış, yine atlı karınca ile trene binmiş. Uykusu gelince de kendi demiş anneannesine eve gidelim diye. Gelir gelmez de uyumuş.

Ben de kızıma karne hediyesi olarak kitapyurdundan bir sürü kitap siparişi verdim. Gelmesini dört gözle bekliyorum çünkü evdeki kitaplarımız artık yetmez oldu bize. Sonra da Meraklı Minik dergisine abone oldum. Bu ayki sayımızın haşatı çıktı :)

Hava yağmurlu olmasına rağmen çarşıya çıktım. Eşimle buluştuk Ece ye bir kaç şey aldım. Artık battaniyesi küçük geliyormuş , Kreş için yeni polar bir battaniye diktirdim. Babamız bana jest yaptı bir çizme ve çanta aldı. Ayy çok hoşuma gitti vallahi. Market yaptık ve eve geldik. Gelmez olaydık. Bekar evi , öğrenci evi benim evimin yanında daha şerefli kalır. Abartmıyorum. Offf sevmiyorum sevmiyorum sevmiyorum ev işi yapmayı. Eşim balkonu yıkadı. Ben poşetleri yerleştirdim. Ortalığı topladım. Mutfağa bir girdim mi çıkabilene helal olsun zaten. Makineye çamaşır attım. Eşim balkonda kuruyanları topladı. Banyo temizliği , halıları süpürmeyi daha bitirmemiştim ki annemler geldi. Kuzum da geldi. Eşimin istediği helvadan yaptım. Oturduk coştuk. Hatta Ece hepimizi dansa kaldırdı. Bu aralar "Rengarenk " şarkısına takmış. Komutlar da ardı ardına geliyor : "dede sen söyleme bilmiyorsun, alkışlayın, anneanne sen de söyleme, çok komik, anne hadi , baba kalk dansa, sen de dede...." inanın hiç susmadı. Şimdi bir de yen moda gidenin arkasından ağlama.

Pazar günü hava yağmurlu, kapalı. Eşim bize süpriz yapmış kahvaltı hazırlamış. Çok sevindirik oldum. Eskiden çok hazırlardı da bu aralar baya ara verdi. Ara verince de hazırladığı kahvaltıların değerini anladım :)Kahvaltıdan sonra kızım bulaşıkları bile makineye dizmeme müsaade etmeden oyuna başladık. Boyut yayıncılığın bize hediye gönderdiği Anaokulu dergisinin etkinliklerini yaptık.










Kızım balık akvaryuma dediğim zaman yukarı doğru çizdiği çizgiyi aşağı yöneltip akvaryumla buluşturdu balığı.

Henüz çizgi ile birleştirme konusunda iyi sayılmayız. Ama fark bulmada, parça birleştirmede şimdilik iyi gidiyoruz. Kuaföre gitmeye niyetliydim.Hatta beraber gidecektik kızımla kuaföre. Ama maalesef olmadı. Öğle uykusuna uyutup öyle gittim. Kendimi şımarttım, saçlarımı kestirip , boyattım, aylar sonra manikür, yüzümü gözümü açan işlemlerden geçtim :)


eve geldim ki kuzum uyanmış ve acıkmış. Hemen yemek yedik. Kuzum bıcı bıcı yaptı. Çamaşır faslı hiç bitmiyor bu arada. Yıkaması dert, kurutması ayrı dert. Şimdi salonun ortasında çadır ve sehpamızla birlikte çamaşırlığımıza da yer verdik. Aksesuarlarımızı yeni dekorumuzu bir seviyorum ki sormayın. Bendeki bu tembellikle benim evim ıslah olmaz ....

Peynirli İrmik Helvası

Eşim ilk defa benden bir tatlı yapmamı istedi. Geçen hafta kaynım bizdeyken yapmıştım ilk defa. Demek ki çok hoşuna gitmiş ki, tekrar yapmamı istedi. Sen istersin de ben yapmam mı :)

1,5 bardak irmik
1,5 bardak şeker
3 bardak süt
1 kaşık tereyağı( yaklaşık 50 gr)
250 gr tuzsuz künefe peyniri (ama evde yoktu tuzsuz kaşarla yaptım)

Yağla irmiği kavurdum. Ama çok pembeleşmeye başlamadan şekeri ekledim Sonra da sütü. Önce cıvık oldu sanabilirsiniz ama sütün hepsini çekiyor irmik. Boza kıvamına gelince rendelenmiş peyniri ekledim. Eridikten sonra da sıcak sıcak servis yaptım.

Bu aralar???

Ece çok güzel konuşuyor. Ara sıra babası " s " harflerini peltek söylediği için dalga geçse de, gerçekten derdini çok güzel anlatıyor. İstediği zaman -misin, -mısın eklerini çok güzel kullanıyor.Hatta kreşe erken başlaması gerektiğinde, konuşmayı bildiği için bazı tedirginliklerim ortadan kalkmıştı.

Ece bu aralar bir kelimeye takmış durumda "PİS" ...

Eğer istediğini yapmamışsam, vermemişsem hemen " Pis anne" diyor. Sonra ben ona surat asıyorum. Konuşmuyorum. Ve o niçin olduğunu bildiğinden, "konuş anne benimle" diyor. Ben de "Hayır, üzüldüm. Hani pis demeyecektin" diyorum. O da " özür dilerim sana pis dediğim için" diyor. Ama bundan vazgeçmiyor  ve olayı abartıp ;" pis anne, eşek, sen yaramaz bişeysin" deyip coşuyor. Babamız da uyarıyor ama nafile. Kızım öyle denmez. kimseye denmez." Tamam anne kimseye demeyecem, Ayten öğretmene de demeyecem, Yıldız öğretmene de..." . Yani yalnız bize de demiyor.

Ve şimdi kızımın yaptığı uyanıklık nedir sizce? "Pi" ya da "Ppp" seslerini çıkarıp aklınca pis demiyor ama pis yerine bunları kullanıyor. Ve bu sefer " özür dilerim anne sana pi dediğim için" deyip sırıtıyor çok bilmiş cimcime :) Ağlasam mı , gülsem mi ...

29 Ocak 2011 Cumartesi

İlk karnemiz


Kuzum büyümüş de karne almış. İçindeki maddeleri görünce önce şaşırdım. Transkript de bile bu kadar maddeyi bir arada görmemiştim :)

Yaşadığım duygu tarif edilemez. Sen benim hayatımdaki en yüksek notumsun Her ne olursa olsun yaptıkların beni her daim gururlandıracaktır. Başarı yoldaşın olsun bitanem. Ve umarım her zorluğun üstesinden kolayca, yılmadan gelebilirsin.

Darısı diplomalarını görmemize inşallah çiçeğim..

Ve bu da....



... annesinin yengayenk çoraplarına el koyan ve çıkarmak istemeyen Ece kuşu :)

Bu da en yalancısından Gözleme

Adım tembele çıkmış bir kere napiim??
Öncelikle en tazesinden yufka alınır ( hatta aldırılır). İçine peynir ve maydanoz hazırlanır.Yufkalar ikiye bölünür ortasına peynirli harc konulup dört tarafı da katlanır ve bu manzaraya ulaşılır.



Peynirli her zaman favorimdir. Çayın yanında , çorbanın yanında afiyetle mideye indirilir.

Dedesinin ekmeklerine hayır diyemeyen bıdık :)

Geçen Çarşamba anneannemiz sarma yapmış tabi bizsiz de boğazından geçmemiş. Canım annem benim. 4 seneyi geride bıraktım ama hala yaprak sarması yapmayan biri olarak ( yuhalamayın napiim çok tembelim) saldırdık resmen anneanne sarmalarına :) Hava yağmurlu , anneme "yollama babamı " desem de dinlemedi, "sanki yürüyerek mi gelecek" cevabını verdi üstelik. Babacığım da o nefis pidelerinden getirmiş yanında. Eşim güya yemek yemeyecekti ama pidelerin hatırına o bile sofraya oturdu.

Ben çok küçükkene evimiz babamın fırının yanındaymış. Annem de işlerini yapabilmek için şöyle bir çözüm bulmuş. Bir sandığın içine minder koyup , içine de beni oturturmuş. Vee doğru fırına yollarmış babamın yanına. Babam o zamanlar somun fırınında çalışıyormuş. Elime verirmiş bir somun ben içini didikleye didikleye yer, uyuyakalırmışım. Ekmek dağıtmaya giden işçiler de asla boş gelmezlermiş. İlla benim için bişeyler getirirlermiş. Demem o ki bu kilolarımı taaa o yıllara borçluyum.

Kızım da benim gibi ekmekçi. İşte ispatı:)

24 Ocak 2011 Pazartesi

.....


İşte böyle Salih
İşte böyle kardeşim
Akşamları olmaya görsün bir kez
Buğusu üstünde bir somun gibi
Gözümde tütmeye başlar
Bu dertli kentin en dertli yeri
Koltuk meyhaneleri
Alışılmış bir düzendir bu, bozulmaz
Boşsa cebim
Daktilo kızlardan borç alıp'Derdalan' parasını
Herkesten önceben düşerim o yere
Oyerdeki köşeme
Yumulurum şişeme

Daha ilk kadehte bir sökündür başlar
Her günkü arkadaşlar
İşe küskün cebe dargın boy verirler şöyle bir bir
Gene en başta Mehmet İspir
Arkasından zavrak İsmail'le postacı Nedim
Derken efendim
Gözlerinde gülüşlerin en tatlısı
Koltuğunda ney
Hey gidi dünya hey
Bu herkesin bildiği eski spiker Doğan Ülker

Bu yerlerde çürüttük Salih bu yerlerde
O güzelim gençliğin neyse bütün varını
Düşünmedim yarını
Düşünmedim karların böyle birden bire bastırıp
Birden bire yağacağını
Ve bu yerlerin bizi alın terimizi
Sağmal bir inek gibi sağacağını
Düşünmedim kardeşim, düşünmedim
Savrulan yapraklarıyla geliverdi güz
Çatladı nar örtük bütün kapılar

Dün yine aybaşı idi, olmaz olsun
Delik geniş yama dar
Gözlerimin önünden geçti bir bir
Asık suratlı alacaklılar
Uğrayamadım semtine kasapla manavın
Geçemedim dükkanı önünden bakkal Mustafa'nın
Suçlu bir insanmışım gibi gittim işime
Biliyorum Salih biliyorum
Küfretmişlerdir yine gelmişime geçmişime
Ne dersin ne söylersin
Bu ay da veremedim ev kirasını
Ve bu sabah tutuşturup bir kaç kuruşla yol parasını
'Seni annen istiyormuş' dedim
El kızını sepetledim

Ben böyle olacak adam mıydım
Böyle olacak adam mı Salih
Ama neyleyim elimden tutmadı talih
İçsem şaraptan
İçmesem ıstıraptan
Sarhoşum Salih sarhoş

Rıza Polat Akkoyunlu

Haftasonu

Bu haftasonu en çok Ece'nin işine yaradı. Zira c.tesi günü süprizlere boğuldu kuzum. Bugün sabah anneme yolladım Ece'yi. Annem kızımı avm ye götürmüş. Oyuncak trene ve atlı karıncaya bindirmiş. Uçan balon almış. Pizza yemişler. Kızım hiç üzmemiş anneannesini . Hatta yürümüş ki kızım yürümekten pek hazetmez. Bana telefonda anlata anlata bitiremedi. Ben de işyerinden çıkar çıkmaz kızımın annemde olmasının verdiği rahatlıkla ev işlerine giriştim hiç sevmesem de :(  Üstten üstten napılırsa işte. Vazgeçilmezimiz yoğurtlu çorba ve Serpil in tarifini verdiği sıkma köfteleri yaptım ama eşim efendiler 7,65 lik mermilere benzetti köftelerimi. Ama hakikaten çok sert oldular. Ben de şaşırdım. Neyse yendi bitti. Sonra atladığım gibi kızımı almaya gittim. Uyuyordu. Makinem keşke yanımda olsaydı. Uçan balon altında uyuyan bir prenses gördüm. Balonu koluna bağlamış baloncu ablası. O da öyle uyumuş :)

Eve gittik. Babası kızıma süpriz hazırlamış. Ve işte karşınızda Bikte ve Bekküy :)



Ece çok mutlu oldu ama daha süprizler bitmedi ki!! Veee işte kızımın çok çok sevindiği ikinci süprizi:



Bütün haftasonu bu çadırın içindeydik. Şimdi salonumuzun ortasında bu çadır var. Yaşasııııın :) Babası kızının mutluluğunu görünce keşke daha önce alsaydım dedi.

Yemek faslı, Ece yi bıcı bıcı faslı derken ev ahalisi uyku moduna geçtikten sonra şeytan mı dürttü nedir? Kalktım saat 23:30 kuru dolma doldurdum. O bitti basit sütlü bir tatlı yaptım. Ama bir de sessiz olmaya çalışıyorum. Tatlı bitti birkaç parça ütü yaptım. Bütün bunlar pazar gününe iş bırakmamak için.Saat 02:00 de yatağa girdim.

Pazar günü saat 06:00 da kuşların cıyaklamasına uyandım önce. Allahım kafesi aşağı fırlatasım geldi balkondan. Neyse ki parmaklık var. Örtülerini açtım sustular. Eşim evde yok erken kalktı mezarlığa gittiler. Aradan bir saat geçmeden kızım uyandı. Saat 9 gibi hadi markete gidelim diyorum yok neymiş kahvaltı vakti. Ya tamam kızım bazı şeyler alacam kahvaltıya hayır efendim önce kahvaltı yapacakmış. Oysa çok heveslenmiştim Umut Sepetinin Kahvaltı Köyü'ne ama olmadı haftaya artık. Öğlene doğru babamız geldi ama o gelene kadar da çadırdan çıkmadık. Çay kahve ikramları, ayıcığı uyutmalar falan... Sonra dayımızın mevlüdüne gittik. Ece yi anneme bırakmak gibi bir şansım yoktu maalesef çünkü annem de mevlüde katılacaktı. Ece yi de götürdüm. Mutfaktan dinlemek zorunda kaldık ama olsun orda olmak istedim ben herşeye rağmen. Ölüm hak ama acı. Kim olursa olsun, yaşı kaç olursa olsun. Bu dayısının yeri eşimde çok farklıydı. Ondan bir tespih ve çakmak getirmiş hatıra :( Mekanın cennet olsun Edip dayı.

Sonra eve dönerken kuzum arabada uyudu. Ben de çamaşır topla, katla, yerleştir , banyo yap derken akşamı ettim. Kayınvalidemler aradı akşama yemeğe bize gelin dediler. Zeki amcamız gelmiş Almanya'dan . Ece önce mesafeli yaklaştı ama sonradan ısındı amcasına. Yine de number one mız Nuno halamız.

İşte böyle geldi geçti bir haftasonu daha ...

Kartondan Puzzle










Bu puzzle ı çok çok zaman önce Eee biraz da yeşillik gerek blogunda görmüştüm. Onun için aylar önce aldığım nevresimin içinden çıkan kartonları sakladım. Cuma akşamı giriştim yapmaya fakat falçatam olmadığı için çok zorlandım hatta bu yüzden hiç de düzgün olmadı. Yani Aslıhan hanımın yaptığı gibi güzel olmadı maalesef. Ama Ece ile çok eğlendik yaparken. Hele cetveli elimden kapıp bilmiş bilmiş tutup kullanmasından acayip hoşlandım.

5 karton parçasından biri hariç hepsinin ortasından daire çıkardım. En alta bütün kartonu, sonrada diğer ortası delik kartonları üst üste yapıştırdım. Normalde her daireyi bir renge boyaması gerekiyordu Ece hanımın ama o hiç oralı olmadı. İlk daireyi tam bıraktım. İkinci daireyi ikiye, üçüncü daireyi dörde ve son daireyi de sekize böldüm. Şimdilik bu kadar yapabildim. Falçata alır almaz düzeltecem ve her bir parçayı tekrar boyamasını isteyecem Ece'den.

20 Ocak 2011 Perşembe

"F" Vitaminlerime

Her derde deva arkadaşlarım!
Arkadaşlarımın hepsini bir araya toplasam bayağı kafası karışır herhalde insanların. “Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” lafının anlamı kalmaz.

Neden hepsi birbirinden bu kadar farklı benim arkadaşlarımın?
Neden bazıları marjinal ötesi?
Biri arkadaşımsa diğeriyle nasıl anlaşabiliyorum? Neden kimse anlayamıyor?
Galiba onların hepsi içimdeki çok farklı “ben”leri gün ışığına çıkarıyor da ondan.
Biriyle uslu, kibar kız oluyorum.
Diğeriyle küfürlü konuşup, abuk şakalar yapıyorum.
Biriyle oturup ciddi ciddi konuşuyorum.
Diğeriyle saçma sapan şeylere kıkırdıyorum.
Biriyle evde oturup çay içiyorum.
Diğeriyle bara gidip dans ediyorum.
Birinin derdini dinleyip öğüt veriyorum.
Diğerinin bana verdiği öğütleri dinliyorum.
Hepsi bir bulmacanın parçaları sanki, tamamlayınca ortaya bir hazine çıkıyor. Arkadaş hazinesi!

Beni bazen benden daha iyi anlayan, iyi günümde, kötü gönümde beni yalnız bırakmayan arkadaşlarım...
Hepsi farklı günlerde aldığım rengarenk anti-depresanlarım sanki.

Mehmet Öz’den yeni bir şey daha öğrendim. Arkadaşlar sağlık için de faydalıymış. Şaka değil! F vitamini diyor Mehmet Öz arkadaşlar için.
(F “Friends”den geliyor.) F vitaminin sağlığımıza faydaları say say bitmiyormuş...
Yapılan araştırmalara göre güçlü sosyal iletişim içerisinde olanlarda depresyona girme ve ölümcül krizlerin oluşma riski azalıyormuş. Düzenli F vitamini kullanmak sizi gerçek yaşınızdan 30 yaş daha genç hâle getirebiliyormuş. Dostluğun sıcaklığı stresi azaltıyor, gergin olduğunuz zamanlarda bile kan damarlarınızda pıhtılaşma ve kalp krizi geçirme riskiniz yüzde 50 azalıyormuş.

Vay canına! Bilmeden yıllardır ne çok vitamin depolamışım vücudumda. Yaşasın!

Neymiş yani, arkadaşlara çok önem vermeye, mümkün olduğunca çok bağlantıda kalmaya, beraber her şeyin komik bir tarafını bulmaya devam.... Gülerken ağzımızı kocaman açmayı da unutmuyoruz, uçuşan bütün F vitaminlerini yutuyoruz (!) vitamin görünümlü ; şekerleride yutmuyoorruuuzzz !


İyi ki varsınız F vitaminlerim.

18 Ocak 2011 Salı

Moskof Cariye HÜRREM

Daha dün başladım bu kitaba. Açıkçası Muhteşem Yüzyıl - Aşk-ı Derun dizisinden sonra başladı merakım. Üyesi olduğum forumda da çok tartışıldı bu dizi. Oldum olası tarihe merakım olmamıştır. Bunun sebebi de ortaokul ve lisedeki tarih öğretmenlerimdi. Çünkü tarih dersi bizim için hep ezberden ibaretti. Hala aklımda bir - iki tarih kalmıştır. Oysa bizi kitaptaki bilgilere boğmak yerine keşke içine çekselerdi tarihin. Elimde okunmayı bekleyen çok kitap var ama dün bu kitap elime geçince önceliği Hürrem'e verdim. Daha sonra Şah Sultan ve Katre-i Matem var.

Kitabın arka kapağı şu cümlelerle bitiyor:

Hala şu sırrı çözmeye çalışıyoruz. HÜRREM , BİR MELEK MİYDİ? YOKSA ŞEYTAN MI?

Okuyanınız varsa sizin de yorumlarınızı merak ediyorum. Çünkü ödünç değli satın alınması gereken bir kitapmış.

Nar Keyfi :)

Günlerden dün, saatlerden 21:30. Kızcağızım meyve tabağında gördüğü nara taktı kafayı. Aslında uyku zamanı. Ama yok illa nar yiyecek. Biraz da tedirginim. Geçenlerde duyduğum nar ile ilgili bir haberden dolayı. Neyse kestim ayıkladım. Hanımefendi pek sevdi nar yeme işini. Ama öğrettiğim gibi ısırıyor somuruyor ve çekirdeğini tükürüyor. Ee bir kase nar için sizce tek tek nar yemek , emip, tükürmek kaç dk alır? Saat 22:00 leri çoktan geçti ve Ece hanım bütün kaseyi bitirmekte ısrarlı. Zor ikna ettim uykuya.


Uzun zaman post eklemeyince bugün işin cılkını çıkardım değil mi :) Hepsi makinede birikmiş eklenmeyi bekliyordu sorry
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...